YAZIM KURALLARIYLA İLGİLİ BİLGİLER
Yazarken biçimle ilgili uymamız
gereken belli başlı bazı kurallar var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
BUNLARI YAPIN
Mutlaka sık sık paragraf yapın.
Paragrafsız bir yazı upuzun ve ürkütücü bir duvara benzer. Böyle bir duvarı
kimse görmek istemez. Yazınızı da kimse okumak istemez.
Her noktalama işaretinden
sonra, (yani virgül, nokta, üst üste iki nokta, soru ve ünlem işaretleri gibi)
bir boşluk (yani espas) bırakın. Bunu yapmazsanız cümleleriniz ve sözcükleriniz
karmakarışık bir koyun sürüsüne benzer. Hiç birini diğerinden ayıramazsınız.
Ne kadar sade yazarsanız o
kadar güzel görüneceğinden emin olun. Yani mümkün olduğu kadar az noktalama
işareti kullanın. Gereksiz tırnaklardan, parantezlerden, çizgilerden,
şapkalardan kaçının. Noktalama işaretlerini sadece gerektiğinde ve zorunlu
olduğunuzda kullanın ki onların da kıymeti bilinsin.
İmla kurallarına mutlaka uyun.
O kurallar dilin birliğini ve düzenini sağlar. Yazdıklarınızın okuyan herkes
tarafından anlaşılmasını sağlar. Bilmediğiniz bir imla kuralı olursa diye,
yanınızda bir "imla kılavuzu" bulundurmanız sizi küçük düşürmez.
Kısa cümleler okunma açısından
büyük avantaj sağlar. Tamam, uzun cümleler kurup ne kadar usta yazar olduğunuzu
göstermek isteyebilirsiniz. Ama art arda sıralanmış onlarca sözcüğün insan
beynine anlamlı bir mesaj göndermesi, birkaç sözcüğün göndermesinden daha
zordur.
Artık çoğumuz bilgisayarlarda,
klavyeleri kullanarak yazıyoruz. Yazı büyüklüğünüzün (yani punto) ve yazı
karakterinizin (yani font), kullandığınız dile uygun olmasına özen gösterin. Çok
küçük de olmasınlar, çok büyük de. Unutmayın yazınız binlerce bilgisayarda
açılacak. Her yerde aynı düzenlilikte görünmesi, sık kullanılan yazı tipleri
(font) ve normal ölçülerde bir punto seçmenizle mümkün olabilir.
Boşluklar çok önemlidir.
Yukarıda her noktalama işaretinden sonra boşluk bırakmanız önerildi. Yazınızın
bütününün biçimsel olarak sıcak görünmesi için, yanlardan, alt ve üstten de
uygun boşluklar bırakmalısınız. Derli toplu bir görüntü, karmaşa karşısından her
zaman avantajlıdır.
Yazıda bazı durumlarda başlık
(yani belirleyici, vurgulayıcı sözcük ya da sözcükler) kullanırız. Bunların
dikkat çekmesi için yazının bütününden farklı bir font ve punto ile yazılmaları
gerekir.
DOĞRU SÖZCÜKLER
İmla kurallarına mutlaka
uymalısınız. Türkçe’de bazı sözcükler söylenişlerindeki kolaylık ve alışkanlığın
yazı diline de yansıması sonucu yanlış yazılıyor. Bunları yaparsanız, yazınızı
okuyan sizin için “acemi” diye düşünür. “Acemi” bir yazar olarak adlandırılmamak
için şu sözcüklerin yazılışına mutlaka dikkat edin:
Yanlız değil yalnız
yazmalısınız
Yalnış değil yanlış
yazmalısınız
Çünki değil çünkü yazmalısınız
Herkez değil herkes
yazmalısınız
Kurdela değil kurdele
yazmalısınız
Meyva değil meyve yazmalısınız
Makina değil makine
yazmalısınız
Sarımsak değil sarmısak
yazmalısınız (Kaynak TDK Türkçe Sözlük)
Fasulya değil fasulye
yazmalısınız
Ambülans değil ambulans
yazmalısınız
Akedemi değil akademi
yazmalısınız
Deklerasyon değil deklarasyon
Papuç değil pabuç yazmalısınız
Otobos değil otobüs
yazmalısınız
Orjinal değil orijinal
yazmalısınız
Konservatuar değil
konservatuvar yazmalısınız
Alimünyum ya da aliminyum değil
alüminyum yazmalısınız
Sovan değil soğan yazmalısınız
Kapora değil kaparo
yazmalısınız
Prosedir değil prosedür
yazmalısınız
traş ve heykeltraş değil tıraş
ve heykeltıraş yazmalısınız
dokuman değil doküman
yazmalısınız
Labaratuvar veya labaratuar
değil laboratuvar yazmalısınız
Acenta değil acente
yazmalısınız
ESPAS
İmla kurallarımızın en çok
ihlal edilenlerinden ya da yanlış kullanılanlarından biri ayrı yazılması gereken
eklerin bir türlü yazılmamasıdır. Dahi (üsteleme) anlamına gelen de’ler, da’lar
ve ki’ler kullanıldıkları sözcükten bir boşlukla (espas) ayrılır. Yani “Ben de
geleceğim” yazmalısınız. “Bende geleceğim” yazarsanız yanlış olur. “Ben de” deki
bu de eki dahi anlamındadır. “Öyle sevdim ki, kimse inanamadı” yazmalısınız.
“Öyle sevdimki kimse inanamadı” yazarsanız yanlış olur.
Soru ekleri de bağlı oldukları
sözcükten bir boşlukla ayrılır. Bu ekler mi, mı, mu şeklinde olabilir. Yani
şöyle: “Ben de geleyim mi?” Burada “mi” bir soru ekidir. Yapayım mı, seveyim
mi... Gibi...
ÜNLÜ VE ÜNSÜZLER
Türkçe’de bazı harflere ünlü,
bazılarına ünsüz denir. Sesli ve sessiz harfler tanımı da kullanılır. Sesli
harfler a, e, i, ı, o, ö, u, ü’dür. Sessiz harfler ise kalan 21 harf. Sessiz
harfler kendi aralarında "sert" ve "yumuşak sessiz" olarak ayrılırlar. f, ç, h,
p, k, s, ş, t sert sessiz harflerdir. Kalan sessizler ise "yumuşak sessiz". Sert
sessizlerle biten sözcüklere bir ek yapılacaksa, bu ek de mutlaka sert sesiz bir
harfle başlamak zorundadır. Örneğin “otobüsdeki” sözcüğü yanlıştır. Çünkü
otobüs'ün son harfi s sert sessizdir. Bu nedenle de ekinin "te" şeklinde
kullanılması gerekir. Yani doğrusu “otobüsteki”. Peki, sert ve yumuşak
sessizleri nasıl ayıracağız? Kullanabileceğiniz en basit yöntem “FISTIKÇI ŞAHAP”
yöntemidir. Bu iki sözcükteki sesli harfleri çıkarın. Yani I’ları ve A’ları.
Kalan harflerin tümü sert sessizlerdir. Eğer ekleyeceğiniz sözcüğün son harfi
fıstıkçışahap’ı oluşturan sessizler arasında varsa, ek de sert sessizlerden,
yani fıstıkçışahap içindeki harflerden (f. s, t, k, ç, ş, h , p) biri ile
başlamalıdır.
ŞAPKA VE ÜNLEM
Şapka inceltme ya da uzatma
işaretidir. Bazı sesli harflerin üzerine konur. A, u, i gibi. Amacı, bu harfin
uzatılarak ya da iki taneymiş gibi okunması gerektiğini göstermektir. Yani
şapkalı bir a harfi gördüğünüzde bunu aa gibi okursunuz. Türkçe’ye özellikle
Arapça ve Farsça dillerinden giren sözcüklerdeki anlam karışıklığını önlemek
amacıyla uzatma işareti kullanmak gerekiyor. Hala yazdığınızda bu sözcüğün
babanın kız kardeşini kastettiği anlaşılır. Ama hâlâ yazarsanız bu devam eden,
süregelen, devam etmekte olan anlamındadır. Aynı şekilde kar yazarsanız,
meteorolojik bir olay anlaşılır. Kazanmak, çoğaltmak, artırmak anlamına gelen
kâr’ı kastediyorsanız kâr yazmalısınız. Uçurum anlamındaki yar ile sevgili
anlamındaki yâr’i de bir şapka ayırır. Genel kural olarak şapka bu üç sözcükte
kullanılır. Çünkü hala ile hâlâ'yı, kar ile kâr'ı, yar ile yâr’i birbirinden
ayırmak gerekir. Ama örneğin reklam yazarken şapkalı da yazsanız, şapkasız da o
sözcüğün reklam olduğu anlaşılır. Yazının sade olması bakımından gereksiz ve sık
şapka kullanılmaması yerindedir. Yazıyı illa "süslemek" istiyorsanız kullanın.
Yine yazının sadeliği, kolay
okunması bakımından sık sık ünlem işareti (!) ve soru işareti (?) kullanmak da
gereksizdir. Kurduğunuz cümle zaten bir vurgu içermiyorsa siz sonuna istediğiniz
kadar ünlem işareti koyun istediğiniz etkiyi sağlayamazsınız. Ama yeterli vurgu
varsa, ünlem işareti koymaya bile gerek kalmaz.
ŞU HAİN EKLER
Özellikle yabancı sözcükler ve
kısaltmalara yapılan eklerde hatalı kullanım çok yaygın. Örneğin IMF
kısaltmasına den, ye, nin benzeri ekler yapıldığında bu kısaltmanın orijinal
okunuşuna göre mi, yoksa Türkçe okunuşuna göre mi ek yapılacağı kestirilemiyor.
Doğrusu eki Türkçe okunuşuna göre yapmak. Yani IMF kısaltmasının son harfi "f"
olduğuna göre yapılacak ekin de bu yumuşak sessiz harfe uygun olması gerekir.
IMF’e (okunuş şekli orijinal ef’ten) yazılışı ya da söylenişi yanlıştır. Doğrusu
IMF’ye (okunuş şekli Türkçe fe) olmalı.
NE ZAMAN AYRI NE ZAMAN BİRLEŞİK ?
Türkçe’de 1980 döneminde
başlayan ayrı mı yazmalı, birleşik mi yazmalı konusundaki kaos hâlâ sürüyor.
Örneğin "karabahtım" mı yazılmalı, "kara bahtım" mı yazılmalı gibi. Bu
tartışmanın temelinde sözünü ettiğimiz dönemde ülkemizdeki dilbilimciler
arasında ortaya çıkan "öztürkçe", "canlı ya da yaşayan Türkçe" bölünmesi
yatıyor. Öztürkçe’yi savunanlar genellikle birleşik, "yaşayan Türkçe"yi
savunanlar ise ayrı yazımdan yanadır. Genel kural olarak, eğer iki ayrı sözcük
birleşip yeni ve bambaşka anlamlı bir sözcük oluşturuyorsa birleşik
yazılmalıdır. Örneğin, sivrisinek, anamuhalefet, karabasan, kardelen,
tümdengelim, ortaokul, altyapı, üstgeçit, karadelik gibi...
GELİYİM Mİ, GELEYİM Mİ ?
Sık yapılan yanlışlardan biri
de bu. Yani soru eklerindeki ilgeçlerin (edatların) yanlış kullanımı. Geliyim
mi, söyliyeyim mi, ağlıyayım mı, başlıyayım mı, yatırıyım mı demek ya da yazmak
yanlıştır. Doğrusu geleyim mi, söyleyeyim mi, ağlayayım mı, başlayayım mı,
yatırayım mı olmalı...
ŞİİR VE NOKTALAMA İŞARETLERİ
Sık yapılan bir başka hata
şiirlerde dize sonlarında virgül kullanılması. Yapısı gereği şiirde bir dize ya
bir cümledir ya da alt dizelerde tamamlanacak olan bir cümlenin parçasıdır. Bir
cümle olması halinde dize sonuna virgül değil nokta konulur. Ki bu da şiirin
görselliği, estetiği ve anlatım kaygısı bakımından illa gerekmez. Ustaların
noktalama işareti kullanmadan yazdığı pek çok güzel şiir olduğunu hatırlayın.
Bir cümlenin parçası olması halinde ise her dizenin sonuna virgül koymak, bir
yandan anlamı karmaşıklaştırır, söylemi zayıflatır, bir yandan da görselliği
içinden çıkılmaz hale getirir. Eğer şiirde bölünmüş bir cümleden oluşan birden
çok dize varsa, anlamı zayıflatmamak, söylem kaybının önüne geçmek amacıyla
virgül kullanılabilir. Ama "bu dize bitti, cümle bitmedi, alt dize ya da
dizelerde sürüyor" mantığıyla her dize sonuna virgül koyarsanız estetiktek,
içerikten ve okuma kolaylığından ödün vermiş olursunuz.
BOL NOKTA BOL HATA
Türkçe imla kılavuzunda "yan
yana iki nokta" şeklinde bir noktalama işareti yok. Ama "yan yana üç nokta"
Türkçe imlasında yer alan bir noktalama işareti. Bunu unutmayın. Milli edebiyat
akımının ilk dönemlerinde Latin alfabesine geçişin karmaşası içinde kimi
yazarların kullandığı "yan yana iki nokta" yanlışı kısa sürede düzeltildi. Çoğu
zaman düzyazıda, özellikle şiirde yapılan bir başka nokta hatası "yan yana üçten
çok nokta" ya da "sıralı nokta" koymak. "Sıralı noktalar", kural olarak, bir
metinde "bilerek ya da eksik bilgilenme nedeniyle" atlanan veya çıkarılan
bölümleri belirtmekte kullanılır. Ya da bir yazının içine herhangi bir metinden
bir bölüm alındığında, alınan bölüm metnin başından değil başka bir yerinden
başlıyorsa, bunu belirtmek için "sıralı nokta" kullanılır. Siz, şiir ya da
düzyazınızdaki cümlelerin sonuna "anlamı ve söylemi güçlendirme" kaygısıyla
"üçten fazla" noktayı sıralarsanız, ortaya çıkan anlam budur: Yani kastınızdan
çok uzak ve tümüyle yanlış bir anlam.
NİDÂ'YI NÂDİM ETMEYİN
Nidâ, bildiğiniz gibi, ünlem
işareti. Bu tür düşünce, duygu ve fikirleri içeren cümlelerin sonlarında korku,
şaşkınlık, hayret, üzüntü benzeri güçlü duyguları belirtmek için konulur.
Bağırma, haykırma, isyan etme, zafer düzeyindeki bir sevinci belirtme gibi güçlü
duguysallık ve şiddet içeriği bulunan cümleler de ünlem işaretiyle bitirilir.
Bilinmeyen, belirlenemeyen, anlam verilemeyen durumların ifade edildiği
cümlelerin sonuna bunu vurgulamak amacıyla yine ünlem işareti konulur.
Sık yapılan bir hata, ya da yanlış anlama nedeniyle başvurulan bir yöntem, bu tür cümlelerde güya anlamı güçlendirmek, vurguyu artırmak amacıyla art arda ünlem işaretinin kullanılması. Oysa art arda iki ya da üç ya da dört ya da daha fazla ünlem işareti Türkçenin noktalama işaretleri arasında yer almaz. Ünlem işareti bir kez kullanılır ve istenilen vurguyu yapar. Eğer cümleniz zaten doğuştan vurgusuzsa sizin art arda ünlem işareti koymanız onu ne güçlendirir ne de kurtarır. Olsa olsa zayıflığını iyice ortaya çıkarır. Bir yandan da bu kadar kalabalık "nidâ" bir "nidâ"yı "nâdim" eder. Yani üzer.